GÖREMEMEK
Etrafında çok sayıda müridi olan bir üstat, gelecek günlerde doyurmak mecburiyetinde kalacağı kişiye göre ihtiyacı olan ekmek miktarını hesaplamış ve o sırada buna yetecek parasının olmadığını anlamıştı. Yeni müritlerinden birine seslenerek parmaklarından çıkardığı yüzüğü verdi ve gidip şehirdeki fırından otuz kilo ekmek almasını ama parasını yarın ödemeyi teklif etmesini, teminat olarak da bu yüzüğü verebileceğini söylemesini istedi. Genç koşarak gitti ve bir iki saat sonra döndüğünde şöyle dedi:
“Şehirdeki bütün fırıncılara söyledim ancak hepsi reddettiler. Ayrıca bu değersiz nesnenin otuz ekmeğe teminat olamayacağını söylediler.”
“İyi, öyleyse şimdi şehrin en büyük kuyumcusuna git ve sor bakalım, eğer günün birinde bu yüzüğü satmak istersem, bana ne kadar ödemesi gerekir?”
Genç adam biraz kararsızdı:
“Nasıl yani? Nasıl olur da beni, biraz evvel ekmekçilerin çok düşük değer biçtikleri bu yüzükle şehrin en meşhur kuyumcusuna yolluyor,” diye düşünüyordu.
Bununla beraber itaat etti ve biraz sonra da hayretler içinde adeta haykırırcasına geri döndü:
“Kuyumcu buna bin altın değer biçti ve size hepsini hemen vermeyi kabul ediyor.”
“İyi işte görüyor musunuz?” diyerek üstat sordu ve ekledi:
Bir nesnenin gerçek değerini bilen, onun gerçekte kaç para ettiğini takdir eden, o işin ehli olanıdır.