Makaleler


Kekemeliği Silahsızlaştırma

Bu yöntemi uygularken öncelikle yapmanız gereken şey kekemeliğinizi kişiselleştirmenizdir. Hani konuşmaya başlamadan önce biri size “yok olmayacak yine burada …. kelimesini söyleyemeyeceksin” diyor ya, işte o sesin sahibini kişiselleştirmeden bahsediyorum. Özgüven çalışmalarında içimizdeki sesin sahibi “patolojik eleştirmen” olarak adlandırılır. Biz ise bu sese kekemelik diyeceğiz. Benim çok konuşan ve beynimin etini yiyen kekemeliğimin ismi “Geveze”. Sizlerde geveze ya da başka isimler koyabilirsiniz. “Çokbilmiş, Hain, Zorba vb. isimler olabilir. Tamamen sizin yaratıcılığınıza kalmış.
 
Peki niye kekemeliğime ya da içimde ki sese bir isim koyup onu kişiselleştiriyorum? Çünkü bu ses bizim normal düşünce akışımız değildir. Bu dışarıdan gelen, sonradan ortaya çıkmış bir sestir. En önemlisi ise düşüncelerimiz ile savaşması zor ancak dıştan gelen bir etkenle savaşması kolaydır. 
Birinci adım olan kekemeliğimize isim verme ve onu kişiselleştirme işleminin ardından ikinci adım olan onunla konuşma ve savaşma kısmına başlayabiliriz. Bu aşamayı kendi yaşadıklarımı anlatarak size aktaracağım.
 
Yıllarca ben Gevezenin kölesi oldum. Nasıl mı? Her ne derse ona itaat ederek ve ona asla karşı gelmeyerek. Bana sınıfta yoklama sırasında “burada” diyemeyeceksin dedi hiç itirazsız kabul ettim ve “evet ya kesin diyemeyeceğim” diyerek b-b-b-burada dedim. Ya da dolmuşa daha binerken “kesin ineceğin yeri söyleyemeyeceksin” dedi, yine gıkımı çıkarmadan itaat ettim ve kaçınma davranışlarına girerek “köşede, ışıklarda, parkta” gibi kelimeleri tercih ettim. Örnekleri uzatmayacağım ama sizinde bildiğiniz ve yaşadığınız gibi buraya yaklaşık yüz bin örnek yazabiliriz. Sonra yaptığım araştırmalar sayesinde bu gevezenin artık beni kölesi olarak kullanmasına izin vermemem gerektiğini, onunla konuşmamın yararı olabileceğini eğer konuşmayı ret ederse onunla savaşmaya hazır olduğumu kendime söylemeye başladım. Bu bir Özgürlük Savaşıydı benim için ve ne pahasına olursa olsun kazanmalıydım. 
 
Ve savaş başladı. Tabi ki elimde aldığım eğitimlerde öğrendiğim duyarsızlaşma ve akıcılık şekillendirme gibi güçlü silahlar vardı. Ancak bunları uygulamaya başlayalı en fazla 2-3 ay olmuştu. Oysa karşımda 17 yılını bu işe vermiş bir profesyonel vardı. İlk savaşımızı telefon görüşmesi sırasında verdik. Telefonumu bilinmeyen bir numara arıyordu. O güne kadar “Alo ve Efendim” kelimeleri benim kâbusum olmuştu ve Geveze hemen işe atıldı. “Alo - Efendim diyemeyeceksin, desen bile bu konuşma sırasında sürekli kekeleyeceksin” demeye başladı. Cevabım ise şöyle oldu; “Yine başladın gevezeliğe, göreceksin şimdi telefonu açıp hiç panik ve endişeye kapılmadan konuşma hızımı koruyarak ve konuşmamı gerekli yerlerde yumuşatarak bu konuşmayı çok iyi sürdüreceğim”. Tabi ki ben kazandım? Bu savaşların ardı arkası kesilmedi. Ben yendikçe Geveze daha güçlü saldırmaya başladı. Akıcılık şekillendirme yöntemi kullanarak Geveze’yi yeniyordum ancak güçlü saldırılardan birinde silahım konuşmam gibi tutukluk yaptı ve alnımın ortasından vuruldum. Ama savaşa iyi hazırlanmıştım. Az önce dediğim gibi karşımda 17 yıllık bir profesyonel vardı ve ben bu gibi birkaç yenilgiyle pes edecek değildim. İkinci büyük silahımı yani duyarsızlaştırma yöntemini devreye sokma zamanı gelmişti. Evet gidip bazı yerlerde bilinçli kekemelik yaptım, bazı yerlerde kolay kekemelik, bazı yerlerde de oldukça akıcı konuşuyordum. Geveze’ye “ Bak kekeliyorum ama sen kazanmıyorsun, ben istedim diye kekeliyorum, sen artık asla benim konuşmama karışamazsın. İster akıcı konuşur ister kolay kekeler ister ağır bloklar yaparak bilinçli kekelerim. Artık sen benim oyuncağımsın” dedim. Her yerde hiçbir şekilde kaçınmadan o güne kadar korktuğum tüm konuşma yerlerinin üstüne giderek, bol bol konuşarak kekemeliğimi kölem yaptım. Arada hala beni küçük küçük yoklamıyor değil. Mesela bundan 3 ay önce Bakü’de yaklaşık 70 kişiye bir seminer verdim. Baktım bizim Geveze gelmiş Serdar abi (farkındaysanız abi demeye başladı ) bir sorun olur mu acaba diyor. Cevabım şöyle oldu; “Birazdan seni bir kez daha tarihin derinliklerine gömeceğim ve bundan büyük bir haz duyacağım”. Seminere katılan arkadaşlarıma kurduğum ilk cümle, “Merhaba ben Serdar Kılınçlar ve ben bir kekemeyim” oldu. Geveze silahlarını indirmiş ve teslim olmuştu. 
 
Özetleyecek olursak kekemeliğinize bir isim verin ve o size ne zaman kekeleyeceksin derse ona karşı çıkın, onunla konuşun hatta savaşın. Savaş sırasında duyarsızlaştırma ve akıcılık şekillendirme yöntemlerini kullanmayı unutmayın. Savaşınızda size başarılar dilerim